Yöneticisi, maaşı, yaşam şartları hakkında dert yanan insanlara, 30 yasin altındalarsa, benzer şeyler söylüyorum:
30 yaş civarında, (ben de dahil olmak üzere) çevremdeki pek çok insanın hayat şartları olumlu yönde değişti. Kurumsal şirketlerde çalışan arkadaşlarım müdür oldular, bazıları yurt dışındaki operasyonlarda görev aldılar, kendi işini yapanlar işini büyüttü…
Yaşam şartlarının iyileşmesinin, temelde insanın seçeneklerinin artmasıyla gerçekleşebildiğini düşünüyorum. 20′li yaşlarını iyi değerlendirenler, kendilerine yatırım yapanlar, dert yandıkları olumsuzlukların birer birer kaybolduğunu gördüler.
Herkes hayatı boyunca kendi deneyimlerini yaşar, ama yine de 30′larıma vardığımda öğrendiklerimi, henüz 20′lerinde olanlarla paylaşmak istedim. (40′larındakiler de aynısını bizim için yapar mı?)
Para değil, değer üretmeye odaklanın
İnsanlara, şirketlere, ülkelere faydalı olabiliyorsanız, para kazanmak hiçbir zaman sorun olmaz. ”Ne gibi bir fayda?” sorusunun yanıtı, süreçlerin, kurumların, ticaretin işleyişini iyi izleyip, boşlukları görmeyi ve doldurabilmek için çalışmayı gerektiriyor. Çok insan ve çok şirket var, o yüzden yaratıcılık, yeni bir alan ve kategori yaratabilmek, sizi çetin rekabette herhangi biri olmaktan korur. (The Blue Ocean Strategy kitabını okuyun)
Ufak ufak başlamayın, büyük oynayın
“Önce eşe dosta ücretsiz işler yapayım, sonra zamanla buyurum” demeyin. Evet bu da bir yöntem, ama hayat o kadar uzun değil. Bir şirketin orta düzey yöneticisine değil, CEO’suna mail atın. “Bu hizmetin faydasını en iyi sizin değerlendirebileceğinizi düşündüm, ilginizi çekerse ilgili biriminize yönlendirmenizi diliyorum” deyin. 10 CEO’dan biri, 100 orta düzey yöneticinin 10′undan daha karlı bir sonuç getirir. Yarışmalara katılıp kendinizi jüriye beğendirmeye çalışmayın, o alanda yetkinleşip, jüri üyeliğine başvurun. Asla ucretsiz iş yapmayın, değerinizi kendinize olan bakışınız belirler.
Başarılı insanlar daha şanslıdır.
Çünkü girişkendirler, şanslarını kendileri yaratırlar. On kez deneyip sekiz kez başarısız olun. İlk iki denemesinde başaramayıp vazgecenin elinde sıfır varken, sizin elinizde iki olacaktır. Büyük bir işi almayı deneyin. “O işi bize vermezler” diye çekinen onbinlerin varlığı, sizin şansınız olacaktır. Ummadığınız bir referans size büyük kapılar açabilir. O yüzden önemli insanları, ne yaptığınızdan haberdar edin.
Söylemeyin, yapın.
Herkes konuşabilir. Değerli olan yapmaktır. Hakkınızda konuşma işini başkalarına bırakın. Kendinizi övmeyin. İnsanlar başarılı olduğunuzu bir de kendileri keşfederse, övünmediğiniz için, değeriniz bir iken üçe çıkar. Sizin gönül elçiniz olurlar.
Eleştirilmiyorsanız bir sorun var demektir.
Hakkınızda olumsuz konuşanların artması, başarınızın artmasına paralel olacaktır. Kendinizden şüphe etmeyin. Sizin sorumluluğunuz takım arkadaşlarınıza ve müşterilerinize karşıdır, başkasına değil. Başarınızla mücadele edemeyenin başvuracağı yegane yöntem, hakkınızda konuşmaktır. Çünkü dediğim gibi, herkes konuşabiliyor.
Naiflik değil, iyi niyet.
Birisi makul bir gerekçesi olmadan sizi büyük bir hayal kırıklığına uğratırsa, onunla yolunuzu hemen ayırın. Bunu hemen yapmazsanız, ileride işler daha sarpa sardıktan sonra yapmak durumunda kalacaksınız. İyi niyetli olun, ama bunu kötüye kullananlara ikinci bir şans vermeyin.
Kimse size bir şey vermez.
Güçler dengesi prensibi, her tür ilişkide temel ve yanılmaz bir prensiptir. Bir şeyi istediğinizde değil, hak ettiğinizde alırsınız. İstemeyi bırakın, vazgeçilmez olun. O zaman pazarlık gücünüz olacaktır. Ürettiğiniz değer arttıkça pazarlık gücünüz de artar.
Para değil, özgürlük.
Boğaz’da yalı, bir Lamborghini, pahalı kıyafetler… Hepsinin dıştan görünüşü hep güzel kalabilir, ama içine girdiğinizde bir süre sonra kanıksamayacağınız bir lüks yoktur. O yüzden hedefiniz bunları değil, özgürlüğünüzü satın almak olmalı. Altın kafesteki bülbül olmayın, istediğinizde istediğiniz yere uçamazsanız mutlu olamazsınız.
Kibirden kaçının.
Bulunduğunuz durumdan hoşnut olmadığınız bir dönemi gözünüzün önüne getirin: Sevmediğiniz bir kıyafetle markete giderken tanıdıkla karşılaşmak,ya da ekonomik yönden zorda olduğunuz bir dönem… Herkes hayatında geçici olarak bunları yaşayabilir. O durumdayken karşılaştığınız insanın sizi küçümsemesini istemezsiniz. Başkasını küçümseme eğiliminde olduğunuzda, kendi o dönemlerinizi düşünün.
Kendinize güvenin
İstatistik, insanların en büyük yardımcısıdır. Her insan her konuda iyi olamaz. Çoğu insan çoğu konu başlığında sizinle aynı düzeyde, ya da sizden geridedir. Bunu bilinçaltınıza yerleştirirseniz, kendinizden şüphe etmeyeceğiniz için, daha başarılı olursunuz. Bilmiyorsanız, wikipedia’da can eğrisi başlığını okuyun ve insanlar arasında her konuda bu eğrinin geçerli olduğundan şüphe etmeyin.
Güzellik değil, çekicilik.
Birinin sizi istemesi, çekici bulmasına bağlıdır. Ve güzellik, çoğu zaman çekicilik parametreleri arasında çok geridedir. Başarılı, özgüven sahibi, iyi niyetli insanlar, güzel göründüğü halde bu özelliklere sahip olmayan insanlardan daha çekici bulunur.
Ha, bir de, ‘kadınlar anlaşılmak değil, sevilmek içindir’ 